2. Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu

İstanbul İlim Kültür Vakfı ve Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı işbirliğiyle, Belediye Kültür Sineması'nda düzenlenen 2. Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu düzenlendi.

Yayınlanma:
Güncelleme: 26 Mayıs 2012 13:51
2. Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu

İstanbul İlim Kültür Vakfı ve Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı işbirliğiyle, Belediye Kültür Sineması'nda düzenlenen 2. Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu'nda konuşan Çelik, Isparta'da nur ve gülün 'sarmaş dolaş' olduğunu söyledi.

Türkiye'nin tek partili dönem gibi bir ceberut dönem yaşadığını, insan hakları ve maneviyatın askıya alındığı tam bir istibdat dönemi yaşadığını ifade eden Çelik, "Bu arada büyük üstat Bediüzzaman hazretleri Barla'da parça parça Risale-i Nurları yazıyor ama bir taraftan bir yerlere ulaştırılması gerekiyor. Bu da gül taşıyan köylüler vasıtasıyla taşınıyordu. Üstte gül altta nur böylelikle bu hareket bugüne geldi" dedi.

Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatı boyunca sevgiyi esas aldığını ve hakim kıldığını aktaran Çelik, onun hayatının, örnek bir hayat olduğunu kaydetti.

Çelik, Said Nursi'nin söylediğini yaşadığı için asırlara nüfus edebildiğini ve onun için etkili olduğuna değinerek, "Onu Barla'da unutulmaya, sesini kısmaya terk etmek istediler, ama o toprağa gömülen bir tohum gibi yeşerdi, güverdi ve bu çınarın dalları bütün yeryüzünü kapsayacak şekilde yayıldı" diye konuştu.

Said Nursi'nin İslam dünyasında sivil itaatsizliğin sembol şahsiyeti olduğunu vurgulayan Çelik, onun şiddete asla bulaşmadan, pirim vermeden, şiddete sıfır tolerans tanıyan bir isim olduğunu ve haklı olduğu davasında samimiyetle durduğunu dile getirdi.

Bugün Türkiye'de Türk-Kürt kavgasının olmamasının, bazı çevrelerin işine gelmediğini vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:

"Terör örgütünün bütün gayretlerine ve çabalarına rağmen eğer bugün bu ülkede Türk-Kürt kavgası olmuyorsa, aynı Allah'a inanan, aynı kıbleye yönelen, aynı peygamberin ümmeti olan, aynı kitaba inanan, camide yan yana saf duran aynı ruh ve manevi iklimi paylaşan Türk ve Kürt kardeşliğinden dolayıdır. Bugün şoven Türkçüler de, şoven Kürtçüler de bundan rahatsızdır. Bu köprüyü, bu manevi rabıtayı ortadan kaldırdığınız gün bunlar hedeflerine ulaşmış demektir. Onun için bir kez daha altını çiziyorum, bu memlekette özellikle Güneydoğu'da ve Doğu'da yaşadığımız terör olaylarının sebebi üzerinde düşündüğümüz zaman bizim özellikle yeniden gönülden gönüle giden köprüler tesis etmemiz, toplumun gündemine getirmemiz gerekiyor."

Çalışmaların çocuklardan başlaması gerektiğini belirten Çelik, "Milli Eğitim Bakanlığım dönemimde 'Gönül Köprüsü' projesiyle ülkemizin batısından doğusuna ilkokul ve lise çocuklarımızdan 100 bin öğrenciyi birbirlerine misafir ettirdik. Çocuklarımız birbirlerinden ayrılırken ağladılar. Şiddetin tersi sevgidir. Hayatında sevgi olanlar hiç bir zaman şiddete başvurmazlar. İnsan olmak birbirimizi anlamamız ve sevmemizi gerektirir. Bu nedenle özellikle yeniden gönülden gönüle giden köprüler tesis etmemiz gerek" dedi.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.