8 Bacaklı Kurbağa Gördüğünüzde Şaşırmayın

Eğirdir Gölü ile ilgili yıllardır araştırmalar yapan Biyolog Sedat Karakoyun, gölde gerçek kirliliğe tarımda kullanılan ilaçların neden olduğunu söyledi.

Yayınlanma:
Güncelleme: 21 Eylül 2011 10:29
8 Bacaklı Kurbağa Gördüğünüzde Şaşırmayın

Eğirdir Gölü ile ilgili yıllardır araştırmalar yapan Biyolog Sedat Karakoyun, gölde gerçek kirliliğe tarımda kullanılan ilaçların neden olduğunu söyledi.

Biyolog Sedat Karakoyun, tarım ilacı içeriğindeki böcek öldürücü maddenin genetik yapıyı bozduğunun kanıtlandığını belirterek, “Eğirdir Gölün'de iki kafalı su kaplumbağası, 8 bacaklı kurbağa gördüğünüzde şaşırmayın” dedi.

Eğirdir Gölü etrafında özellikle Gelendost bölgesinde yapılan elma tarımında, zararlılarla mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının göl ve havzasını her geçen gün daha çok tehdit eder boyuta geldiğine dikkat çeken Karakoyun, gölde artık kansere neden olan pestisit maddesinin varlığının bilindiğini kaydetti.

470 kilometrekare göl çevresi 3 bin 300 metrekare olan göl havzasına sahip Eğirdir Gölü'nü kirleten iki neden olduğunu söyleyen Karakoyun, bunların noktasal kirlilik ve yayılı kirlilik olduğunu iletti. Karakoyun, “Noktasal kirliliğe sebep, Senirkent, Büyükkabaca ve çevre yerleşim birimlerinin atıklarını taşıyan Pupa Çayı ile Yalvaç ve çevresindeki yerleşim birimlerinin atıklarını taşıyan Yalvaç Deresi'dir. Ancak asıl üzerinde durulması gereken kirlilik türü, tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan yayılı kirlilik. Gölü kurtarmak için yayılı kirliliğin önüne geçmek şart” diye konuştu. Noktasal kirliliği engellemenin mümkün olduğunu kaydeden Karakoyun, “Krizi çözmek için belki de 50-60 yıllık bir sürece ihtiyaç var. Göl bir anda mercimek rengini alabilir ve geri dönülmez bir yola girilmiş olur” dedi. Karakoyun, Isparta genelinde yılda 25 bin ton gübre kullanıldığını kaydeden Karakoyun, 600 tonda pestisit içeren tarım ilacı kullanıldığını iletti. Göl etrafında yapılan tarımda 3-5 bin ton arası suni gübre 100 ton civarında da pestisit içeren ilaç kullanıldığını aktaran Karakoyun, “Şu an balıkçılar tabandaki yüksek bitkilerin avcılığı engellediği görüşünde. Ancak onlar gölün sessiz filtreleri. O otlar bünyesinde pestisiti ve gübreyi biriktiriyor. Bir anlamda gölün hayat sigortaları. Bugün gölde su kalitesinde ciddi bir riskle karşı karşıya değilsek sebebi tabandaki bu bitkiler. Yani bu otlar gölün içme suyu kalitesini bünyesinde hapsediyor” diye konuştu.

Göl etrafındaki elma bahçelerinde kullanılan tarım ilaçlarının içerisindeki ağır metallerin yer altı ve yerüstü suları sayesinde göle ulaştıklarının altını çizen Karakoyun, şunları söyledi: “Bu ağır metaller suyun tabanına çöküyor. Çamurda birikiyor. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile yapılan araştırmada 1 litre suda 20 mg pestisit, 1 kuru çamurda 2.5 mg pestisit ölçüldü. Çamurun gübreyi tutma kapasitesi var. Ancak tedbir alınmaz ise kritik eşik açılıp bu çamur yığınları doğru fosfat salgılayamayacak ve zehirli alp patlaması dediğimiz olay meydana gelecek. Bu patlama gölün durgun olduğu zaman yani Haziran-Eylül ayları arasında su sıcaklığının en yüksek olduğu dönemde yaşanacak. O zaman göl mercimek rengini alacak. Siyasal sorunlar krize dönüşürse bir takım alınacak tedbirlerle çözüme kavuşturulabilir. Ancak gölde devam ede gelen sorun riske dönüşürse o zaman Isparta'nın içme suyu kaynağı olan göl bitecek. İşte o zaman her şey için çok geç kalınmış olacak. Bugün Isparta'nın en öncelikli sorunu göldür. Öte yandan alp patlaması sulamaya da müsaade etmeyebilir. Damla sulama boruları tahrip olabilir” dedi.

Eğirdir Gölü ile ilgili sorunların bilim adamlarına bırakılmasını gerektiğini bildiren Karakoyun, “Eğirdir Gölü ile ilgili tüm bilimsel veriler elimizde mevcut. Ortaya konacak sorunlar, alınacak tedbirler de bellidir. Alınacak tedbirlerden ilki elma yerine elma kadar gelir getirici ilaca ihtiyaç duymayan yılda 15 kez değil 2 kez ilaçlanan meyve türlerinin tespitinin yapılması ve bunun özendirilmesidir. İkincisi kesinlikle havzada organik tarım yönlendirilmeli. Isparta nasıl ki sağlık ve eğitim de bir çok konuda pilot il konumunda oluyorsa, Eğirdir Gölü havzası bir devlet politikası olarak Türkiye'nin organik tarımda pilot bölgesi ilan edilebilir. Havzanın tamamında organik tarım yapılması gerekiyor. Ayrıca organik tarım yaparken çiftçinin mağdur edilmeden elde ettiği ürüne teşvik verilmesi tarımsal faaliyet dönüşümü içinde geçecek 2-3yıllık süre içerisinde çiftçinin desteklenmesi gerekiyor. Bu kapsamda havzada modern tarım modern sulama sistemlerine geçilmesi, tüm havzanın modern tarımda biyoteknik ve biyomücadele uygulamalarının başlatılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Kullanılan tarım ilaçları içerisindeki insektisit (böcek öldürücü) maddesinin göldeki canlıların genetik yapısını değiştirici özelliği olduğunu söyleyen Karakoyun, tedbir alınmadığı takdirde gölde iki kafalı su kaplumbağasına, 8 bacaklı kurbağa türüne rastlanılabileceğini öne sürdü. Pestisit içeren ilaçların balıkların cinsel yaşamını da tehdit ettiğini savunan Karakoyun, “Pestisit, erkek balıkların spermlerini etkileyip baylık yumurtası (ovaryum) oluşumunu engelleyebiliyor. Döllenmiş yumurtaları öldürebiliyor. Yumurtadan larva çıkması durumunda larvaları öldürebiliyor. Larvalara sağlıklı olsa bile planktonları (sudaki balık gıdası) öldürebiliyor. Bugün gölde balıkçılığın önündeki en büyük engelde budur” şeklinde konuştu.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.