“Antalya’nın Arka Bahçesi” Değiliz

“Antalya’nın Arka Bahçesi” Değiliz

Yayınlanma:
Güncelleme: 08 Ocak 2019 09:28
“Antalya’nın Arka Bahçesi” Değiliz

Araştırmacı Gazeteci Yusuf Yavuz, Isparta’nın tanıtım filmlerinde kullanılan “Antalya’nın Arka Bahçesi” ifadesine eleştiri getirdi. Yavuz, kaleme aldığı makalesinde “Isparta'ya Antalya'nın arka bahçesi diyenler kendi coğrafyasının değerlerini bilmeyenlerdir” dedi. 

Araştırmacı Gazeteci Yusuf Yavuz, Isparta’nın tanıtım filmlerinde kullanılan “Antalya’nın Arka Bahçesi” ifadesine eleştiri getirdi

Gazeteci Yavuz, makalesinde şu ifadelere yer verdi; “Daha çok bir kenti pazarlama cümlesi olarak kullanılan "Doğu'nun Paris'i" ya da "Karadeniz'in İsviçre'si" gibi ifadeler kendi coğrafyamızın değerlerine ne kadar yabancılaştığımızın tipik bir göstergesidir.

Bu yabancılaşmada Isparta kentimizin payına düşen ise "Antalya'nın bahçesi" ifadesidir. Antalya kurtulur mu illetten? Onun da benzetildiği yerler vardır: Kimi zaman Florida, kimi zaman da Cannes...

Her kentimizin kendine özgü değerleri vardır ve bu değerler gerçekten de biriciktir, hiç bir yere benzemez. Diyarbakır Diyarbakır'dır, Isparta ise Isparta. Hiç bir kenti bir başka kent üzerinden ifade etmek anlatmaz.

Isparta'ya Antalya'nın arka bahçesi diyenler kendi coğrafyasının değerlerini bilmeyenlerdir. Isparta'da Yeni Zelanda'nın dağları, İtalya'nın gölleri, Madagaskar'ın ormanları, İran'ın bozkırları, Fransa'nın lavanta bahçelerini bulabilirsiniz. Helen, Roma, Bizans kültürlerinin mirasına Selçuklu medrese ve kervansaraylarını, beylikler dönemi camilerini, hala ayakta duran kırsal mimari örneği evleri de eklerseniz her mevsim koynundakileri göstermekten çekinmeyen bir coğrafya sizi bekler.

Bir tanesi 3 binlik zirveye sahip olan, 2 binin üstünde ise çok sayıda dağa ev sahipliği yapan Isparta, Eğirdir Gölü’nün tamamına, Beyşehir ve Burdur göllerinin de bir kısmını sınırlarında barındırıyor. Bir krater gölü olan Gölcük, kentin yakasına takılmış nazar boncuğu gibi. Sedir ve kasnak meşesi ormanları, yaylaları ve nehirleriyle önemli bir doğa turizmi potansiyeli kolan kentte son yıllarda bu yönde önemli adımlar atılmaya başlandı.

Gül, lavanta, zambak, kiraz çiçeği gibi ürünler kente ziyaretçi çeken en önemli tarımsal ürünler. Ancak bu konuda kentin bütüncül marka değerini oluşturması ve bunu dikkatli biçimde koruması gerekiyor. Bu konuda aşılması gereken çok önemli yapısal sorunlar var. Bu sorunların başında kamunun kırsal turizme yaklaşım biçimi geliyor. Turizm, kristal vazolarla dolu bir antikacı dükkânı gibidir ve devlet bu alana zücaciye dükkânına giren fil gibi girmemeli. Turizmde kendi çabalarıyla öne çıkan merkezlere büyük otel binaları, büyük restoranlar yapma hastalığına son verilmeli. Yerelin turistik cazibesi olan kendi değerlerini koruyarak hızla büyümeyi değil, emin adımlarla gelişmeyi hedef alan bir turizm politikası sürdürülmeli.

Özellikle doğa turizmi potansiyeli yüksek olan Eğirdir, Aksu, Sütçüler, Yenişarbademli gibi bölgelerdeki vahşi madencilik uygulamalarına son verilmeli. Sadece on yıl işletme süresi olan mermer ocaklarıyla, yüzlerce yıl kazanç sağlayacak olan doğal varlıkların yok edilmesi dünyanın hiçbir yerinden kabul görecek bir uygulamama değildir…

Yine de Isparta’da her şeye rağmen kentin değerlerini korumak ve onları tanıtabilmek için uğraşan bir avuç insanın olması umut verici. Kentin doğa turizmi potansiyelinin tanıtılması amacıyla hazırlanan kısa tanıtım filmi de bu çabaların yüz güldüren sonuçlarından biri…”

 

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.