Bu Davanın Ödülüne de Bedeline de Razıyım

Bu Davanın Ödülüne de Bedeline de Razıyım

Yayınlanma:
Güncelleme: 13 Mart 2015 11:00
Bu Davanın Ödülüne de Bedeline de Razıyım

Siyasete çok genç yaşta giren ve yaşadığı süreçte inandığı dava uğruna zor zamanlar geçiren CHP Milletvekili aday adayı Mükerrem Selçuk, siyasi hayat öyküsünü anlattı.

Klasik siyasi tipine aykırılığı ile dikkatleri üzerine toplana CHP Milletvekili aday adayı Mükerrem Selçuk, inandığı değerleri ve 40 yıllık siyasi hayatında neler yaşadığını Akdeniz’e açıkladı.

Bunları anlatırken gözleri dolan Selçuk, ‘’Kolay değil. 12 Eylül döneminde örgüt üyelerine yardım ve yataklık suçlamasıyla gözaltına alındık. Antalya, Ankara, Isparta ve İzmit’te 72 gün belli yerlerde o dönemin kurallarına göre misafir edilerek hapishaneye girdik. Suçlama şu idi; Bir örgüt Isparta’da bir yeri soymayı düşünüyor. Düşündüğü soygundan da benden destek alacaklarını ama benim bundan haberimin olmadığını söylüyor başka örgüt üyesi. Beni bundan dolayı aldılar. Olmayan bir soygun! Hâkime çıktım dedim ki ‘Ben kabul edeceğim soygunu beni ona göre yargıla.’ Bir şey diyemedi. Yattık boşu boşuna. Sonra yıllar yılları kovaladı’’ dedi.

SOLCU OLMAM BİR ÇOCUĞUN VESİLESİYLE OLDU
Daha çocukken 1975 yılında tanıştığı siyaseti anlatarak konuşmasına başlayan Selçuk, şunları söyledi; ‘’1975 yılında köyden şehre geldiğimizden sonra bir vesile ile o dönem il Başkanı Kemal Çağlar, babama gençlik kollarında kongre olacak diyor. O şekilde gençlik kollarına girdik. 1972-1973’de cezaevinde yaptım. Orada da bir çocuk yatıyordu. 1975’de aynı çocuk gençlik kollarına üye, bizde gidiyoruz üye oluyoruz, gençlik kollarına seçilmek istiyoruz. Çarşaf liste yazılıyor benim de adım 16’ıncı sırada. O çocuk benden önce olunca yönetime seçiliyor. Biz bu nasıl seçiliyor diye başladık. O ivme kazandırmasa bizim solcu olacağımız yoktu. Sonra dönemin Gençlik Olları Başkanı Cengiz Sakarya İl yönetimiyle yaşadığı tartışma sonrası istifa etti ve ben 6 ay sonra Gençlik Kolları Başkanı oldum.

KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞÜRDÜLER
Akabinde Eğitim Enstitülerinde sol sağ olayları olmaya başladı. Kavgalar başladı. Ben solculuğu da bilmiyorum. Dayak yiyen öğrencilere sordum neden sizi dövüyorlar diye. Ben kendi kendime bunlar ne düşünüyorlar da dövülüyorlar diye soruyordum. Belli bir süre sonra solculuğu öğrendik ve şiddet bize yöneldi. Biz ya dövüşmemiz gerekiyordu ya da köye dönmemiz gerekiyordu. Rahmetli babamın medeni cesareti vardı. Babam sordum ne yapacağız diye? O da ‘Ya direneceğiz ya da köye döneceğiz’ dedi. Başladık dövüşmeye. Şiddet kendi içinde şiddete döndü. Adımız 1975-76’lı yıllarda şiddetle anılmaya başladı. Karakola, adliyeye düştük. Sokaklarda öğrenci olayları, yazı yazmalar, o dönemin hengâmeleri vardı. Bunlar hiç haz etmediğim kardeşin kardeşe düşürüldüğü bir Amerikan projesiydi.

OLMAYAN SUÇTAN HAPİS YATTIK
Yıllar yılları kovalıyor. 1977 seçimlerinde Adalet Partisi 4-0 yazıyor biz bunu 3-1 edeceğiz diye olağanüstü bir mücadele verdik. 1977’de oy kullanmak için yaşım tutmuyordu 27 bin oy aldık. 1979 ara seçimlerinde 12-13 bin oya düştü. Bu sırada sokak olayları fazlalaştı. 12 Eylül geldi. O dönemde örgüt üyelerine yardım ve yataklık suçlamasıyla gözaltına alındık. Antalya, Ankara, Isparta ve İzmit’te 72 gün belli yerlerde o dönemin kurallarına göre misafir edilerek hapishaneye girdik. Ülkenin bu hale gelmesinin temel taşlarından birisidir Kenan Evren. Sonra 3,5 yıl cezaevinde yattım ve beraat ettim. Suçlama şu; bir örgüt Isparta’da bir yeri soymayı düşünüyor. Düşündüğü soygundan da benden destek alacaklarını ama benim bundan haberim olmadığını söylüyor başka örgüt üyesi. Beni bundan dolayı alıyorlar. Olmayan bir soygun. Hakime diyorum ki; ben kabul edeceğim soygunu ona göre yargıla. Ama ortada soygun yok. Bundan dolayı yattık. Halk iktidarını kurmak adına mücadele ettik.

BEDELİ DE ÖDÜLÜ DE NEYSE ÖDEMEYE RAZIYIM
Arkasından Sosyal Demokrat Halkçı Parti süreci başladı. Daha sonra CHP dönemi başladı. Bugünlere kadar geldik. Zaman zaman il yönetim ve ilçe yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunduk. Parti içi mücadele içerisinde o dönemde Baykalcı, İnönücü bir yapı oluşmuştu. Biz de Erdal İnönücü safında yer aldık. Baykal’la hiç barışık olmadık, hiç de barışık olmak istiyorum. Şiddet noktasında övülecek bir şeyimiz yok. Biz bu davaya inandık. Eğer bir sapma olmazsa ölünceye kadar böyle götüreceğiz. Solcu, insan olmaktan, insanlığımı öğrenmekten dolayı düne kadar bir bedel ödediysem, yarın da hatta bu bedelin çok daha büyüğüyle karşılaşacak olsam bunun ödülüne de bedeline de razı olacağım.

KLASİK SİYASETÇİ TİPİ OLMAYACAĞIM
Klasik siyasetçi tipi olamıyorum. Ben kurallar manzumesine inanan birisiyim. Hukuk dengeleri içerisinde kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerine getirilmesinden yanayım. Klasik siyasetçi tipi bana vaatler noktasında itici geliyor. Siyasetçinin görevi ivme kazandırmaktır. Siyasetçi tipiyle vaatleri ahlaki bilmiyorum. 550 kişilik orkestrada mızıka, bando çalan bir halim olabilir. İşte Mükerrem Selçuk’un siyasi, etik ve ahlaki değerleri bu.’’

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum