İstiklal Marşı’nın Kabulünde Hafız İbrahim Demiralay’ın Rolü

İstiklal Marşı’nın Kabulünde Hafız İbrahim Demiralay’ın Rolü

Yayınlanma:
Güncelleme: 14 Mart 2017 20:50
İstiklal Marşı’nın Kabulünde Hafız İbrahim Demiralay’ın Rolü

ÇANAKKALE ZAFERİNDEN İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜNE MİLLİ BİRLİK ve BERABERLİĞİMİZ

 

“1 Mart 1921 Salı, TBMM I. İctiması, Mustafa Kemal oturum başkanıdır. Mustafa Kemal, Maarif Vekili Hamdullah Suphiye İstiklal Marşlarından bir tanesini okuması için söz verir…Hamdullah Suphi kürsüye çıkar gür sesiyle kahraman bir milletin tek yürek sesi olur…”Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” der…Salonda Mustafa Kemal ayaktadır, mebuslar ayaktadır… Alkışlar…Alkışlar dakikalarca devam eder…Devam eder büyük edip okumaya “Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!” alkışlar devam “Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın.” Aminler arasında, “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?” hepimiz sesleriyle Milli Marşımız defalarca okunmuştur o gün…”

Evet, Yakın tarihimizin önemli zaferlerinden birisi “Çanakkale Zaferi”, milli birlik ve beraberliğimizin önemli vesikalarından biri “İstiklal Marşı” şiiridir. Bu sene Çanakkale Savaşları zaferimizin 102., İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 96. yıldönümünü kutluyoruz.

Kuşkusuz dünyanın en köklü ve en derin geçmişi olan milletlerinden biri Türk Milletidir. Türkler Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya hakim olmuşlar, buralarda tarih yazmışlar, kültürlerini yaymışlar, dünya medeniyetinin gelişmesinde mühim katkılarda bulunmuşlardır.

Yüzyıllardır yaşadığımız, vatanımız Anadolu’ya Malazgirt Savaşıyla kitleler halinde gelmeye başladık. Bu tarihten sonra Anadolu coğrafyasının kaderini Türkler belirlemiştir. Anadolu coğrafyasına her dönem birçok siyasi otorite sahip olmak istese de Türklerin bu vatan coğrafyasında var kalışı ve yaşayışı iç ve dış mihraklara rağmen sürmüştür, ilelebet sürecektir.

Anadolu coğrafyasında Türklerin var olma ve varlığını devam ettirmek için verdiği mücadelelerden en önemlisi şüphe yoktur ki Çanakkale Savaşlarıdır. Çanakkale Savaşları I. Cihan Harbinde Anadolu coğrafyasında savaşıp düşmanı mağlup ettiğimiz, düşmana karşı zafer kazandığımız savaşlardır. Bu savaşlar Anadolu’da yok olmak yerine var kalmak için verilmiş olan ve tarihte eşi benzeri olmayan bir destan yazılarak, kutlu Türk Ordusunun düşmana “Çanakkale Geçilemez” dediği savaşlardır. 1915 Çanakkale Savaşlarını büyük çoğunluğuyla şu andaki vatan coğrafyamızda yaşayanlarımızın ataları ile kazandık. Tarihimizde bu zaferin iki önemli yansıması olmuştur. Birincisi;  bu savaş Mustafa Kemal’i Türk Tarihine Milli Mücadele lideri olarak armağan etmiştir. İkincisi bu kutsal mücadeleyle biz toplum olarak “Millet Olma” şuuruna erdik. Ardından kurduğumuz modern devlet hukuk düzeninde milletleştik. Millet olma şuuruna ermişliğin Milletleşmeye dönüşmesi İstiklal Harbimizle gerçekleşmiştir. İstiklal Harbimizi bir millet olarak kazandık. Bu yüzdendir ki İstiklal Harbinin hazırlık safhası olan kongreler döneminde hep millet olgusundan bahsedilmiştir. Yine Mustafa Kemal Atatürk: “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir.” diyerek aynı noktaya dikkat çekmiştir. Kuşkusuz İstiklal Harbi döneminde İstiklal Marşının ortaya çıkışı bu süreci taçlandıran en önemli olay olmuştur. Bu bağlamda o dönemde İstiklal Marşı hem geçmişimizin hem geleceğimizin en önemli şuur kaynağı olmuştur. Çünkü bu milli şiirimizi okuyan onun içinde kendini bulmuştur. (Kendinden kasıt; kültür, edebiyat, tarih, ezel, ebed, savaş, barış, kutsal…yani bize lazım olan, yararlı olanların hepsi.)

Mustafa Kemal Paşa

Gerçekten de İstiklal Harbi 1919 yılından Lozan Anlaşmasına kadar yaklaşık dört yıl sürmüştür. Bu mücadelenin içerisinde “Milli Birlik ve Beraberlik” ruhunu oluşturan en önemli unsur ve ortak paydalardan biri İstiklal Marşı şiirinin TBMM’de kabul edilmesi ve büyük bir duygu seli ve kabullenmeyle dilden dile dolaşması olmuştur.

Peki nasıl olmuştur İstiklal Marşı şiirinin kabul süreci?

Yukarıda İstiklal Marşı şiiri için “…gelecek” demiştim. Evet Anadolu, Anadolu bir değirmen. Anadolu’da Türklerden önceki yaşanılan tarihe bakıldığında üstünde yaşattıklarına uzun bir hayat hakkı tanımadığı görülür. Bir değirmen gibi öğütmüş hep, uzun hayat hakkı tanımamış biz Türkler dışındakilere. Tarihte bu kutsal vatanımıza en uzun süre biz hakim olabilmişiz. İnşallah Akif’in tabiri ile ebediyen bu vatana sahip kalacağız ve bu vatanda bağımsız yaşamaya devam edeceğiz.

İstiklal Marşı şiirinin yazılıp kabul edildiği dönemi yaşayıp kaleme alanlar ekseriyetle hatıralarında bu döneme “İstiklal Harbi Dönemi” diyorlar. Tabi millet olarak yine Akif’in deyimi ile “Ezelden beridir hür yaşadık, hür yaşarız…” böyle olunca “İstiklal ve Bağımsızlık” bizim için bir hayat düsturu olmuştur. Bu bağlamda İstiklal Marşı şiiri yarışması bir gelecektir. Hangi yönünden bakarsanız, neresinden tutarsanız tutun, zerre kadar şüphe duyulmayan bir istiklal ve bağımsızlık. Evet, istikbalimiz için Milli İstiklal Marşı şart olmuştur Milli Mücadele döneminde.

(Osmanlı Devleti'nde ilk millî marş II. Mahmut döneminde çalınmaya başlanmış Mahmudiye, Mecidiye, Hamidiye, Marş-ı Sultanî besteleri millî marş gibi söylenmiştir. 1908’den sonra kimi batılı sanatkârlara millî marş hazırlatılması için teşebbüsler olmuş ancak gerçekleşmemiştir. İstiklal Marşı şiirinin  kabulünden önce İstiklal Harbinin ilk yıllarında Mehmet Akif’in yazdığı “Ordunun Duası” şiiri bestelenmiş, Erkan-ı Harbiyye-i Umumiye birliklerince bir süre okutulmuştur.)

“İstiklal Marşı Şiiri” yarışması, kabulünden yaklaşık 6 ay önce açılmış, tüm yurda ilan edilmiştir.

Bu fikir nereden doğmuştur?

O dönemde Albay İsmet Bey (İnönü) hem Genel Kurmay Başkan Vekili hem de Batı Cephesi Kumandanıdır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı da Dr. Rıza Nur’dur (4 Mayıs 1920-13 Aralık 1920). Albay İsmet Bey Ankara’ya 1920 ortalarında ziyarete gelmiştir. Ziyaretinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur’a “Milli Mücadelemiz esnasında askerleri cephede coşturacak, onlara kimliklerini ve tarihlerini içinde bulduracak, milli azim ve imanı besleyecek…” bir istiklal marşının olmasının öneminden bahsetmiştir. Bu bir tekliftir. Teklif, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından benimsenmiş ve İstiklal Marşı şiirinin yazılması için bir komisyon teşkil edilmiştir. Milli Marş yazımı için bir yarışma açıldığı bir genelge ile ülke geneline, 7 Kasım 1920 tarihinde ise Hakimiyet-i Milliye gazetesi ile yarışma duyurulmuştur. Duyuruya göre yarışma için yazılan şiirler teşkil edilen komisyona 23 Aralık 1920’ye kadar teslim edilecek ve birinci seçilen esere 500 lira ödül verilecektir.

Yarışmaya katılmak için tek şart vardır: “Türk Milli Mücadelesini anlatan Milli bir ruha sahip olması”. Yarışma duyulur duyulmaz ülke genelinde şairlerimiz, meclisteki vekillerimiz, gönlünde vatan ve memleket sevdası olan birçok eli kalem tutan sarılmıştır kalemlerine.

Yarışma açılıp bakanlık genelgesi ve gazeteler vasıtasıyla yurt geneline duyurulunca kısa sürede meclisteki İstiklal Marşı Şiiri Komisyonuna 724 şiir gönderilmiştir (Bu sayı net olmamakla birlikte genel olarak kabul görmektedir). Bu şiirler mecliste encümen vasıtasıyla tetkik edilmiştir.  Mehmet Akif o dönemde bilinen ve sevilen bir şair ve TBMM’ye İstanbul’dan 24 Nisan 1920 tarihinde gelerek katılan Burdur mebusudur. Meclisteki komisyona verilen şiirler arasında Akif’in şiiri yoktur. Büyük Türk-İslam şairi Mehmet Akif yarışma ile İstiklal Marşı tespit edilmeye çalışıldığı için buruktur, üzüntülüdür. Bu yüzden yarışmaya katılmamıştır.

Peki bunu nerden anlıyoruz?

Milli şiir yarışması ve seçimleri esnasında Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur'un yerine Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver) seçilerek göreve gelmiştir. (14 Aralık 1920-20 Kasım 1921) Akif’in yarışmaya katılmaması Hamdullah Suphi Beyin dikkatini çekmiştir.

(Hamdullah Suphi büyük bir edip, tarih bilgini ve Antalya’nın ilk mebusudur. Gerek Dağyolu adlı eserinden gerekse mecliste yaptığı konuşmalardan derin bir bilgi birikimine sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlamda yukarıda da ifade ettiğim gibi Milli Mücadele’nin ilk yıllarında Akif’in “Ordunun Duası” adlı şiirin marş olarak kullanılıyor olması Hamdullah Suphi’nin yarışmaya katılmayanlar arasında Akif’in eksikliğini görmesine yol açtığını söylemek doğru olur. Ayrıca, Isparta Mebusu İbrahim Efendi (Demiralay) Akif için; “…İslam’ın ruh nevaz (hatırnaz) şairi…” diyerek o dönemde en büyük varımız inancımızın (İslam Dini) şiirlerinde dile getireni olduğuna dikkat çekmektedir. Yani Akif o dönemde bilinen güçlü bir şairdir.)

Akif’in yarışmaya katılmadığını öğrenen Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Akif’in yarışmaya niçin şiir göndermediğini araştırması için hem kendisinin hem de Akif’in yakın arkadaşı olan Hasan Basri’yi (Çantay) görevlendirmiştir. Hasan Basri Bey, Akif’i ziyaret etmiş ziyaretinde: “Üstadım neden İstiklal Marşı şiiri yarışmasına katılmıyorsunuz?” deyince, Akif cevaben biraz da sinirlenerek: “Milletimizin bağımsızlığını para ile mi yazacağım?” demiştir. Buradan Akif’in yarışmaya katılmak istemeyişinin nedeni para ödülü olduğu anlaşılmaktadır. Durum Hamdullah Suphi Beye iletilince Milli Eğitim Bakanlığı Akif’in yarışmaya katılmama gerekçesi olan para ödülünü, Akif için kaldırıldığını beyan etmiş, Mehmet Akif İstiklal Marşı şiirini yazmaya başlamıştır.

Mehmet Akif o dönemde birkaç mebus arkadaşı ile Taceddin Dergahında kalmaktadır. 41 mısralık o eşsiz Türk tarih ve inanç ve mücadelesini ifade eden eserini Taceddin Dergahında isli lambanın altında İnönü Savaşlarının yapıldığı sıralarda umut ile umutsuzluğun çarpıştığı bir dönemde umudundan zerre kaybetmeden kaleme almıştır. Şiir 7 Şubat 1921 tarihinde tamamlanmıştır.

17 Şubat 1921 tarihinde ise “Sebilürreşat” ve “Hakimiyet-i Milliye” gazetelerinde yayınlanmıştır. “Kahraman Ordumuza” şeklinde ithafla yayımlanan şiir büyük beğeni toplamıştır. 

İstiklal Marşı Şiiri

TBMM’de ise Milli Marş şiirinin seçilmesi ve kabul görüşmelerine 1 Mart 1921 tarihinde geçilmiştir. O günkü oturumu bizzat Mustafa Kemal Atatürk açmış ve yönetmiştir. Mustafa Kemal’in açılış konuşmasından sonra kürsüye Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey gelmiş o gür sesi ile İstiklal Marşı şiirini okumaya başlamıştır. Şiirin ilk cümlesinde:

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”

mısrası ile birlikte salonda büyük bir alkış kopmuştur. Tüm vekiller ayağa kalkmış ve o eşsiz şiiri ayakta alkışlamışlar (Tutanaklarda bu şekilde geçmektedir) ve duygu seli içerisinde dinlemişlerdir. İstiklal Marşı şiirinin özellikle

“Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!”

“Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın.”

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?”

Mısraları dakikalarca alkışlanmıştır. 1 Mart 1921 günü oturumda İstiklal Marşı şiiri defalarca okunmuştur. Büyük önderimiz Mustafa Kemal de milli şiirimizi ayakta dinlemiş sürekli şiiri alkışlamıştır. Ancak kabul görüşmeleri ve oylaması yapılmamış, oylama 12 mart tarihine bırakılmıştır.

12 Mart 1921 tarihindeki oturum Adnan Adıvar başkanlığında açılmıştır. Oturumda İstiklal Marşı şiirinin seçimi ile ilgili müzakereler yapılmıştır. Müzakereler esnasında Karesi Mebusu H. Basri, Ankara Mebusu Şemseddin, Bursa Mebusu Operatör Emin, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya, Kırşehir Mebusu Yahya Galip ve Isparta Mebusu İbrahim Efendi Mehmet Akif’in şiirinin Milli Marş Şiiri olarak kabul edilmesi için öneri vermişlerdir.

Isparta Mebusu İbrahim Efendi (Demiralay) önerisinde: “Öteden beri İslam’ın ruh nevaz şairi Akif Bey’e fendinin İstiklal Marşı her veçhile müreccah ve Meclis’i Âli’nin ruhi maneviyesine evfak olmakla kabul edilmesini teklif ederim.”  Teklifinde bulunmuştur.

Ayrıca oturumda gönderilen her şiirin ayrı ayrı oylanması teklif edilmişse de kabul görmemiştir. Teklifler üzerine yapılan oylamada Akif’in yazdığı şiir kabul edilmiş, Milli Marş şiiri olarak resmileşmiştir. Kabulün ardından Kırşehir Mebusu Müfit Efendi İstiklal Marşı şiirinin okunmasını teklif etmiş bu teklife Konya Mebusu Refik Efendi ekleme yaparak bu şiirin milli bir şiir olarak kabul gördüğünü söyleyerek büyük bir saygıyla ayakta dinlenilmesini teklif etmiştir. Bu teklife istinaden Hamdullah Suphi gür sesiyle mebusların ayakta alkışları arasında (Tutanaklarda:Azamı kiram kaimen sürekli alkışlar denilmektedir) yeniden milli duygular içinde dinlenilmiştir.

Milli şairimiz Mehmet Akif yarışma parası olan 500 lira Darülmesai isimli derneğe bağışlamıştır. Şiir kabul edildikten sonra ilginç bir olay yaşanmıştır. Şiir okunurken Mehmet Akif çok mahcuptur. En arka sırada oturmuştur. Oturum kapandıktan sonra sessizce dışarı çıkar. Bu esnada Hamdullah Suphi ile karşılaşır. Hamdullah Suphi: “Hocam çok güzel yazmışsınız" der tebrik eder Akif’i. Akif de: “Ben güzel yazdım mı bilmem ama sen gerçekten güzel okudun” diye tevazu içinde bir cevap verir. Evet, hem Akif mükemmel yazmıştır, hem  Hamdullah Suphi o gür sesi ile mükemmel okumuş, hem de dönemin vekilleri ayakta gözyaşı ve alkışlarla dinlemişlerdir. Böyle tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı millet olarak karakterimizi muhteva eden mükemmel bir milli marşa sahibiz.

Altını çizerek belirtmek gerekir ki Milli mücadelemizi bilmeden İstiklal Marşı'nı anlamak mümkün değildir. Yani tarih bilmeli, şanlı tarihimizle şuurlu hale gelmeliyiz. Çanakkale Savaşlarında, İstiklal Harbinde sakalı bile çıkmamış gencecik evlatların koşarak vatan uğruna cepheye gittiklerini, 16-17 yaşlarındaki gencecik yavruların ölümü göze aldıran vatan sevgilerini, Sakarya meydan muharebelerinde şehit düştükleri için bir yıl mezun veremeyen liseleri iyi anlatmalıyız çocuklarımıza.

Mehmet Akif Hakkında: Milli şairimiz Mehmet Akif (Ersoy) İstanbul’un Fatih semtinde 1873 yılında doğmuştur. Babası Müderris Tahir Efendi’dir. İlk eğitimini ve terbiyesini babasından almıştır. Dört yaşında mahalle mektebine başlamıştır. Kısa zamanda zekası ile sivrilir. Fatih Rüştiyesinde ve Mektep-i Mülkiye Lisesi’nde okumuştur.  Arapça, Farsça, Türkçe ve Fransızcayı çok iyi bir şekilde öğrenir. Akif takriben 14-15 yaşlarında babasını kaybetmiştir. Babasını kaybetmesinden birkaç sene sonra da evleri yangında yanmış(1889), zor günler geçirmiştir. Zor günlerinde o dönemde okumakta olduğu mülkiye rüştiyesini bırakmak zorunda kalmış, baytar mektebine kaydını yaptırmış ve bu okulu birincilikle bitirmiştir. Okulundan mezun olduktan sonra ülkenin değişik yerlerinde devlet memurluğu görevi yapmıştır. Rumeli’de, Arnavutlukta, Anadolu’da, Arabistan’da çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1898 yılında İsmet Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten üç kız üç erkek çocuğu olmuştur. Akif edebiyat üzerine yazmalarına erken yaşlarda başlamıştır. Arkadaşı Eşref Edip’le birlikte “Sırat-ı Müstakim”, “Sebilürreşat” dergilerini çıkarmıştır. Uzun yıllar Sebilürreşat Dergisinde başyazar olarak yazılar yazmıştır. İstiklal Harbimiz döneminde Anadolu’yu şehir şehir dolaşarak milli mücadelemize destek vermek için halkı bilinçlendirmek maksadı ile vaazlar vermiş, halka konuşmalar yapmıştır. Bir dönem Türkiye Büyük millet meclisinde Burdur mebusu olarak görev yapmıştır.

Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif büyük bir şairdir. Bundan dolayı Akif demek “Şiir” demektir. Öyle ki onun şiirlerinde; Tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı buluruz.  Ayrıca, Akif’in şiirleri muhteşem bir mâzi, edebi bir gelecek muhteva etmektedir. O şiirde tarihe yer verir ve tarihi ders alınacak bir nasihat olarak görür. O tarihi derinlik ve bütünlüğümüz için: “İki üç balta ayıramaz bizi mazimizden. Ağacın kökleri mademki derindedir cidden.” Şeklinde mısralara nakşetmiştir. Akif’te tarih şuuru bir nesilde ve gelecekte olması gereken en önemli unsur olarak karşımıza çıkar. Öyle ki bununla ilgili olarak Akif : “Mazisi yıkık milletin atisi olamaz” demektedir. Yani mâzi (geçmiş, tarih) iyi bilinmeli. Nesillerimiz mâzisinden güç alarak yarınlarına bakmalıdır. Zira Akif, 5 Şubat 1330 (1912) tarihinde Trablusgarp ve Balkan Savaşı yıllarında kaleme aldığı “Uyan” adlı eserinde tarih bilgisizliğinden adete şikayet eder. Der ki:

“Bunca zamandır uyudun kanmadın.

  Çekmediğin kalmadı usanmadın.

  Çiğnediler yurdunu baştanbaşa

   Sen yine bir kere kımıldanmadın.”

Milli şairimiz Mehmet Akif 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir. Akif’in:

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyulayı da er geç silecektir.

Rahmetle anılmak ebediyet budur amma,

Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?” Sözünün tersine Şair Şeref Bey’in cevabıyla “Akif sana bugün alemde bir vatan ağlar” denmelidir. Bu da ancak Akif’i tanımak ve tanıtmakla mümkün olur.  Evet, Milli şairimiz Mehmet Akif Türk Edebiyat tarihinin yetiştirip Türk Milletine ve tarihine armağan ettiği en büyük şairlerimizdendir.

Söz sonu olarak Çanakkale Savaşları I. Cihan Harbinde Anadolu’da bizim birlik ve beraberlik içinde hareket edip destan yazdığımız ve millet olmanın farkına vardığımız savaştır. I. Cihan Savaşının ardından Anadolu’da İstiklal Harbimizi gerçekleştirdik. Yaklaşık dört yıl süren bu harp esnasında yazılıp kabul edilen; tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı ve Türk Milleti olarak karakterimizi yansıtan Milli Mücadelemizin ve tarihimizin “İstiklal Marşı Şiiri” birlik ve beraberlik, kardeşlik ve inancımızın şiire yansımış “Milli” bir vesikasıdır.

Bu yazı vesilesiyle Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türk tarihinde adı yazılı tüm büyüklerimize, milli şairimiz Mehmet Akif’e ve vatanımız, milletimiz uğrunda toprağa düşmüş tüm şehitlerimize yüce Allahtan (cc) rahmet diliyorum.

 

   Dr. Orhan ÇELTİKCİ

                                                                                           12 Mart 2017

 

 

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.