Kabul Edilemez

Kişi hak ve özgürlükleri, başkalarının hak ve özgürlüklerini tehdit etmediği sürece, kısıtlanmamalıdır diyen Özkutlu, “Milletimiz, olağanüstü günleri yaşadığı bir dönemi anlamaya çalışıyor. Bir yandan, yerel seçim atmosferinden çıkarak, adeta geleceğine şekil verecek bir konuma gelen bir seçim dönemini yaşıyor. Diğer yandan da, pek çok kavramın çok hızlı tartışıldığı ve hızla tüketildiği bir gündemi takip etmeye çalışıyor. Pek çok özgürlüğü ve hukuki kavramı, öncelik ya da varlık alanlarına bakmadan, farklı ajandalar üzerinden gündeme getiriliş şekliyle yorumlamaya; kimin, neyi, neden yaptığını anlamaya çabalıyor.

Kavramların ve önceliklerin birbirine karıştığı bu dönemde; hukukun üstünlüğü ile kişi hak ve özgürlükleri, vazgeçemeyeceğimiz temel unsurlardır. Kişi Hak ve Özgürlükleri, başkalarının Hak ve Özgürlüklerini tehdit etmediği sürece, kısıtlanmamalıdır. Bu bağlamda, iletişim özgürlüğü de, vazgeçemeyeceğimiz haklar içindedir. Hukukun üstünlüğünden hareketle, bir ülkenin mahkemelerinin aldığı kararları, ilgili kurumların tanımaması veya uygulamaması da, kabul edilebilecek bir durum değildir.

Bugün, sosyal medyanın gündelik hayatımız içindeki varlığını, iletişim özgürlüğü adına kabul etmemiz, sosyal medyanın muhatabı olan kişilerin hak ve hürriyetlerine karşı takındığı her türlü tutumu haklı ya da haksız görmemiz anlamına da gelmez. Bir mecranın büyüklüğü veya çok geniş bir kitleye olan hâkimiyeti de, her uygulamasının doğru ve haklı olduğu anlamına da gelmez.

Yaşanan sorunların; her bakış açısından farklı bir şekilde tanımlanması anlaşılabilir. Bir sorun yaşandığında, farklı görüşlerin değerlendirileceği ve anlaşmazlıkların çözüm bulabileceği tek mercinin bağımsız mahkemeler olması ve aldığı kararların uygulanması, alınan karar veya buna bağlı uygulamalar konusunda bir itiraz varsa, bir üst mahkemeye aktarılarak çözüm bulunması da, bir hukuk devletinde, meşru bir sürecin doğru işleyişidir” dedi.