Anayasalarımız ve Milli Devlet Konferansı

Türkocakları Isparta Şubesi tarafından "Anayasalarımız ve Milli Devlet" konulu konferans düzenlendi.

Yayınlanma:
Güncelleme: 01 Nisan 2013 10:28
Anayasalarımız ve Milli Devlet Konferansı

Halk Eğitim Merkezinde düzenlenen konferansa Türkocağı eski Genel Başkanı, Devlet eski Bakanı ve Milli Düşünce Merkezi başkanı Sadi Somuncuoğlu konuşmacı olarak katıldı.

Konferansta açılış konuşmasını yapan Şube başkanı Op.Dr.Levent Başyiğit "Türkocakları olarak terör örgütü liderini meşru bir muhatap konumuna koyan müzakere siyasetini asla tasvip etmedik,etmeyeceğiz, Türk Milletinin etnik unsurlara ayrıştırılmasının,Türklüğün bir etnisite olarak takdiminin vahim sonuçlar doğuracağını ihtar ettik,etmeye devam edeceğiz,sözde çözüm için yapılmak istenen yeni Anayasada Türk Milleti kavramından ve tek resmi dil olarak Türkçe'den, dolayısı ile Atatürkün kurduğu Milli Devlet'ten geri adım atılmasına karşı olduğumuzu bildirdik, bunu söylemeye devam edeceğiz" dedi.

Açılış konuşmasının ardından konferansa konuşmacı olarak katılan Somuncuoğlu, " Bilindiği gibi 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları sıfırdan yapılmıştır, ama devletin Türk milletine ait olduğunu gösteren kurucu hükümler hep aynı kalmıştır.Aynı kalması da zaruri idi.Zira kurucu irade Türk milletine aitti.Beylikler,Anadolu Selçukluları ve Osmanlı gibi Türkiye Cumhuriyeti de Türk milletinin devletiydi ve ortağı da yoktu.Evet aslında egemenliğimiz ve Türk milleti üzerinde yürütülmek istenen operasyonlar yeni değildir.

Bu sahneler Osmanlı Devletinin son döneminde de bire bir yaşanmıştır.Devletin kimliği ve dili açısından bu gün iddia edilenler o dönemin kopyası gibidir.Demek ki biz bu filmi daha öncede aynen görmüşüz.Ama ders almadığımız ve Tarih şuurundan mahrum olduğumuz için tekrar ciddi tehlikelerle karşı karşıya bulunuyoruz.Sultan Abdülhamit Han döneminde 1876 Kanuni Esasi tartışılıyor. Entrikalar birbirini kovalıyor.Anayasa için üç ayrı komisyon kurulmuş.

Mithat Paşanın başkanlık ettiği komisyonun devletin dili ile ilgili teklifi bu gün "Yeni ve sivil anayasa " diyenlerle aynı nitelikte.O günde şimdi yapılmak istenen gibi " Osmanlı halkının her biri kendi lisanı üzere talim-i tekellümde serbesttir. " Yani Osmanlı halkının her biri kendi lisanı üzere eğitim öğretim de serbesttir diye teklif verilebilmiş.İlginçtir anayasa çalışmalarının arkasında o gün de Batılı güçler var.Basın yoluyla kamuoyunu yönlendirmek , çıkarlarına uygun bir anayasa yapılmasını sağlamak için o gün de işbirlikçi devlet adamlarını desteklemekteler. Durumu yakından takip eden Sultan Abdülhamit Han, Mithat Paşayı çağırtıp şu uyarı da bulunur:

"Bilmeliydiler ki Paşa, nasıl Kuran'ı Kerim-i Arapça okumaktan vazgeçmezsem devletimin toprakları üzerinde de Türkçe konuşulmasından ve Türk lisanından başkasını kabul edemem.Böyle bir maddenin yer alacağı Kanun-i Esasi'yi bana getirmeyin. Padişahın kararlı tutumu üzerine madde düzeltilir.Ama dil tartışmaları mecliste devam eder.12. oturumda Suriye milletvekili Nevfel, Erzurum milletvekili ermeni Hanazap ve İstanbul milletvekili Vasiliki Efendi devletin dilinin değiştirilmesi amacıyla ortak bir teklif hazırlar.

Buna göre "Osmanlı devletinin resmi dilinin Türkçe olduğunu belirten madde değiştirilmeli ve resmi dil olarak Türkçe ile beraber Rusça ve Ermenice de kabul edilmelidir." Önergeyi gören meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa öfkeyle; "Bu ne vicdansızlık ve bu ne vefasızlıktır!Sizler hala evinizde, kitaplarınızda kendi dilinizle yazıyor ve konuşuyorsanız bu imkanı bu devletin alicenaplığına borçlusunuz. Teklifinizi vermemiş olun.
Ben de duymamış olayım." diyerek işleme koymaz.

Bu gün de Mithat Paşalar,Odyan Efendiler, Nevfel Efendiler, Hanazap Efendiler, Vasiliki Efendiler görev başındadırlar.Ancak Sultan Abdülhamit Han gibi devlet başkanımız, Ahmet Vefik Paşa gibi bir meclis başkanımız var mıdır? Bölücü ve yıkıcılarla böylesine bir mücadeleden sonra büyük devlet adamı Sultan Abdülhamit Han ve milli şuur sahibi devlet kadroları sayesinde anayasa mecliste onaylanır.Şer cephesinin hevesi kursağında kalır.Devletin ve egemenliğin Türk milletine ait olduğunu gösteren esaslar kesinleşir.1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarında da Kanun-i Esasi' deki egemenliğin Türk milletinde olduğu ve devletin dilinin Türkçe olduğu maddeleri aynen muhafaza edilmiştir.O gün anayasa yapılırken Osmanlı cihan devleti son nefeslerini almaktaydı.

Türkçe bilenler Arapça bilenlerden daha azdı. Medreselerde eğitim Arapçaydı ve padişah aynı zamanda halife sıfatını taşıyordu. Bu şartlarda devletin remi dili Türkçe yerine Türkçe ve Arapça denilebilirdi.Bu da çok normal görülebilirdi.Ama Türkçe denilmiştir.Acaba neden? Hiç şüphe yok ki devlet Türk milletine aittir de ondan.Osmanlının yıkılırken gösterdiği dirayeti bu gün bölgenin en güçlü devleti Türkiye Cumhuriyeti' nden ve onu yönetenlerden beklememiz en tabii hakkımızdır.

İnanıyorum ki bizi yönetenler bu dirayeti gösterecekler, terör örgütünün güdümünden, yönlendirmesinden kendilerini kurtaracaklar,Devletimize ortak olmak isteyenlere hayır diyebileceklerdir.Aksi takdirde son sözü Çanakkale de, Kurtuluş Savaşın da olduğu gibi Yüce Türk Milleti söyleyecektir." dedi.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.