Nihal Bengisu Karaca Isparta Ziyaretini Yazdı...

En yaşanılabilir şehirler listesinde ilk beşe giren Isparta, sadece gülleri ve yemyeşil güzel doğasıyla değil, sürece ilişkin itirazlarını, kavgacı değil anlamaya çalışan bir üsluptan süzerek dile getirme olgunluğuyla da etkiledi beni.

Pek çok yerde olduğu gibi Isparta'da da, çözüm sürecinin hangi olasılıklara gebe olduğu sorgulandı. Kalıcı barışın garanti olup olmadığı en sık dile getirilen sorulardan biri oldu. Ispartalılar, heyetteki kimi üyelerin kullandığı iddia edilen "Gelecekte bir gün Öcalan'ı Meclis'te görebiliriz" cümlesine yönelik tepkilerini lisan-ı münasiple ama keskin biçimde dile getirdiler.

"Bu milli bir projeyse, yanlışları olsa bile tamam. Amerikan projesiyse, her halükârda hayır" fikri sık sık tebarüz etti. "Barışı istemeyen namert olsun, ama üniter yapıyı bozmak isteyenler de namert olsun" diyenlerin de "Çözüme destek veriyoruz, fakat bu Başbakan'ın 'milli birlik ve kardeşlik projesi'nin bir parçası olarak devam etmeli" diyenlerin de öne çıkardığı şart aynıydı: Üniter yapının korunması.

Çözüm sürecini tek devlet, tek vatan, tek bayrak ilkesinden taviz verilmemesi koşuluyla destekleyenler ağırlıktaydı. Etnik ve mezhebi farklara dayalı kimliklerin sık dile getirilmesinin "Türk" kimliğini gözden düşüreceği, Laz, Çerkez, Alevi, Süryani gibi diğer grupların da zamanla siyasi haklar talep etme noktasına gelmeleri ihtimalinden duyulan korku oldukça samimiydi.

Nitekim hem bu kişiler, hem de devletin Abdullah Öcalan'la kurduğu muhataplık düzeyinden rahatsızlık duyduklarını ifade edenler şu kaygıyı sık sık dile getirdiler ve Başbakan'a iletmemizi istediler: PKK ile muhataplık derecesinin bu seviyeye gelmesi, terör ve şiddeti bir hak talep etme noktasına taşırsa ne olacak? Devletimiz buna karşı tedbirini aldı mı?

Şu ana kadar ziyaret ettiğimiz şehirler arasında "din" ortak paydasına neden daha fazla dikkat çekilmediği, çözüm sürecinin neden "İslam kardeşliği" temelinde mesafe kaydetmediği konusunu en çok gündeme getiren de Isparta oldu. "Eğitim seviyesi arttıkça ırkçılık artıyor, çünkü pozitif bilimlere ağırlık veren, sadece aklı merkeze alan eğitim anlayışı, kalbe inen gönül eğitimi veren ilmi perspektifi içermiyor" diyen, din boyutu ihmal edilen bir çözüm anlayışının akim kalacağını söyleyip din görevlilerinin süreçte yer almasını isteyen görüşler de öne çıktı.

Kentte, "Bizim anayasamız, Nutuk'tur. Bu Türkiye de ilelebet Atatürk'ün Türkiye'si olarak kalacaktır, aksi bir ihtimalde elimizden geleni ardımıza koymayız" şeklinde bir yaklaşıma sahip olan ulusalcı gençlerle de konuştuk. Terörle mücadelede aktif olarak yer almış üst düzey komutanların askeri çözümle yetinmeyi eleştiren yaklaşımlarından bihaber biçimde, askeri çözümden başkasına hayat hakkı tanımıyorlardı. Sayıları az bile olsa, Atatürkçülükten yasa dışı örgütlere yaraşır bir diskur çıkarma eğilimleri itibarıyla ciddiye alınmaları gerekiyor.

IRA ve ETA gibi örnekleri incelediğini söyleyen bir bayan katılımcı, "Türkler taş atarak kafa kırmak yerine, gül vererek gönül kazanmak yoluna gitmeli, ama Kürt kardeşlerimiz de Türk vatandaşı olmaktan, bu milletin parçası olmaktan vazgeçmemeli' diye özetledi hissettiklerini.

Bir gazete sahibi beyefendi ise hizmet hareketinin Muş, Batman, Diyarbakır gibi illerdeki okullar ile İç, Ege ve Akdeniz'deki okullar arasında kardeş okul uygulaması yürüttüğünü, bu projenin bölge gençleriyle Türkiye'nin diğer gençleri arasında sıcak ve olumlu ilişkiler kurulmasını sağladığını, bu uygulamanın devlet eliyle daha kapsamlı hale getirilebileceğini vurguladı. Aynı öneriyi, Maraşlı bir hizmet hareketi gönüllüsünden de duymuştum.

Isparta, MHP'li belediyesine rağmen, akil insanlar heyetindeki görevimizi sürdürürken en çok teşekkür aldığımız yer oldu. Çözüm sürecine destek yüzde yetmiş-seksenlerdeydi ama, "ama"lı destekti söz konusu olan.

Habertürk