21’inci Yüzyılın Sağlık Krizi: "Obezite" ve "Diyabet"

21’inci Yüzyılın Sağlık Krizi: "Obezite" ve "Diyabet"

Yayınlanma:
Güncelleme: 04 Nisan 2017 10:47
21’inci Yüzyılın Sağlık Krizi: "Obezite" ve "Diyabet"

SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz 21. yüzyılın en büyük sağlık sorununun obezite ve diyabet olduğunu söyledi. Türkiye’de her 100 kişiden 13.7’sinin diyabetli ve yaklaşık her 3 kişiden 1’inin ise obez olduğunu anlatan Korkmaz, yaşam tarzı değişikliği için radikal tedbirlerin alınması gerektiğini savundu.

Her 3 Kişiden 2’si Risk Altında

Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, diyabet ve obezite için Birleşmiş Milletler (UN), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dair global kuruluşlar ile ülkelerin merkezi yönetimleri düzeyinde radikal tedbirlerin alınması gerektiğini savunuyor. Obezite ve diyabet için “21’inci yüzyılın en önemli sağlık sorunu” tanımlamasında bulunan Korkmaz, her 3 kişiden 2’sinin tehdit altında olduğunu ifade ediyor. "Tip 1 Diyabet" tedavisine odaklı “Pankreas Adacık Hücre Nakli” için deneysel ortamda gerçekleştirilen bilimsel çalışmaların heyecan verici olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, toplumun tüm kesitlerinin sağlıklı yaşam kültürüne dönmesinin değerine vurgu yapıyor.

2030’da Her 4 Kişiden 1’i Diyabetli Olabilir

Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması (TURDEP-II) Türkiye’de diyabet ve obezite oranlarındaki artışın endişe verici boyutlarda olduğunu gösterdi. Çalışmaya göre, son 12 yılda diyabet sıklığı % 90 artarak, %7.7’den % 13.7’e çıktığı gösterildi. Isparta’da oranların Türkiye ortalamasından farklı olmadığını anlatan Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, “Bu hızla gitmesi durumunda 2025- 2030’da her 4 kişiden 1’inin “Tip II Diyabet” olabileceğini söyledi. Veriler önleyici tedbirlerin daha radikal şekilde alınmasının şart olduğunu gösteriyor. Koruyucu Hekimlik bağlamında da daha etkili önlemlerin alınmasının gerektiğini düşünüyorum. Küresel bazda sağlık harcamalarının yüzde 20 bandının diyabet için kullanılması tehlikenin büyüklüğünü ortaya koyuyor” dedi. Bilimsel verilerin 2040 yılında Dünya’da 1 milyar kişinin diyabetli olacağını gösterdiğini anlatan Korkmaz, Türkiye’yi ise şöyle analiz etti:

“Diyabet ve obezite sıklığı Türkiye’de çok arttı. TURDEP-II çalışmasına göre Türkiye’de 6.5 milyon kişiye diyabet tanısı konulmuş durumda. Diyabet, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte ve bir çok organda hasara yol açmaktadır.  Diyabet sıklığında artışın önüne geçmek için obezite ile mücadele önemlidir. Bunun için de ülkelerin merkezi yönetimlerinin geliştireceği politikalar kadar global çapta önleyici tedbirlere de gereksinim var. Dünya, diyabet ve obezite için evrensel bir dil geliştirmeli.”

Tip 2 Diyabette Erken Tanı İçin Taramalar Önemlidir

Tip 2 diyabet tanısını koymada gecikmelerin olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, erken tanı için diyabet taramaların önemli olduğunu vurguladı. Obez veya fazla kilolu olanların kişilerin 40 yaşından itibaren 3 yılda bir açlık kan şekeri bakılarak diyabet taraması yapılmalı. Birinci derece yakınlarında diyabet öyküsü olanlar, hipertansiyon, hiperlipidemi, polikistik over sendromu, daha önce gebeliği sırasında diyabet öyküsü olanlar ve kalp damar hastalığı öyküsü olanlarda ise daha erken yaşlarda diyabet taramasının yapılmasının gerektiğini söyledi. Korkmaz şöyle devam etti:

“Diyabetten korunmanın en önemli şifresi dengeli ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra fiziksel aktivite alışkanlığının kazanılmasıdır. Hareketli yaşam obezite ve diyabet tehlikesine karşı önemli bir kalkandır. Günde ortalama 45 dakika yürüyüş, yüzme, bisiklete binme gibi aktiviteler bu noktada değer kazanıyor.”

Her 3 Kişiden 1’i Obez

Toplum sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan birinin de obezite olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, çok önemli verileri şöyle paylaştı:

“Her 3 kişiden 1’ine obez tanısı konulmuş durumda. Obezite diyabet gelişimi tetikleyen en önemli unsurdur. Türkiye’de ki erkeklerin %20.5, kadınların % 41.0’i obezdir. Obezlerin yanısıra fazla kilolu olanları da dâhil ettiğimizde bu oran 64.9’e yükseliyor. Tablo gösteriyor ki etkin politikalar ve radikal yaptırımlar şart.

Fazla kilo ve obezite çocukluk çağında da yüksek. 6- 10 yaş bandında yüzde 14.3 fazla kilolu çocuk bulunuyor. Fazla kilolu ve şişman kategorisine giren çocuk oranı ise yüzde 20.8. Dünya genelinde ise 40 milyon okul öncesi çocuk fazla kilolu durumda. Fazla kilolu yetişkinlerin sayısı 1.5 milyarı geçmiş durumda. Obez yetişkinlerin sayısı ise 1 milyara yakın. Bu küresel bir sorun. Multi- disipliner ve kültürel açıdan uygun bir politika gerektiriyor.”

Aşırı ve Yanlış Beslenme, Hareketsizlik…

Obezitenin tek bir nedenle açıklanamayacağının söyleyen Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, "Aşırı ve yanlış beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo- kültürel ve psikolojik pek çok faktör bunun gelişiminde etkili.

Obezite, vücut sistemleri (endokrin, kardiyovasküler, solunum, gastrointestinal, deri, genitoüriner, kas iskelet) ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık problemlerine neden olur."

Korkmaz, obezitenin neden olduğu sağlık sorunları ve risk faktörlerini de şöyle sıraladı:

» İnsülin direnci – Hiperinsülinemi

» Tip 2 Diabetes Mellitus

» Hipertansiyon

» Koroner arter hastalığı

» Hiperlipidemi – Hipertrigliseridemi

» Metabolik sendrom

» Safra kesesi hastalıkları

» Bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme, erkeklerde ise kolon ve prostat)

» Osteoartrit

» Felç

» Uyku apnesi

» Karaciğer yağlanması

» Menstruasyon düzensizlikleri

Vücut Kitle İndeksi (VKİ)

Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ile obezitenin belirlenebileceğini vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Obeziteyi belirlemek için Dünya Sağlık Örgütü’nün formülüze ettiği indeks kullanılmaktadır. VKİ olarak adlandırılan bu indeks, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (VKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir.  Bu indekse göre VKI 30 kg/m2 veya üzerindeki değerlerde olması obezite, 25-29.9 kg/m2 olması ise fazla kilolu olarak tanımlanmaktadır.

Obezite gelişimini önlemek için koruyucu önlemler alınmalıdır. Bu önlemlerin çocukluk çağında başlanılması başarıyı çok daha artıracaktır.”

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hakan Korkmaz, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastaneleri’nde diyabet, obezite, troid bezi hastalıkları başta olmak üzere hipofiz bezi, böbrek üstü bezi ve çeşitli kemik hastalıklarının her türlü tanı ve tedavi imkânının bulunduğunu sözlerine ekledi.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.