SDÜ 32 Yaşında

Türkiye’nin önde gelen yükseköğretim kurumlarından Süleyman Demirel Üniversitesi, kuruluşunun 32. yılını büyük bir heyecanla kutladı.

Yayınlanma:
SDÜ 32 Yaşında

1992 yılında kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 32. yılı için Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi’nde bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğe Vali Abdullah Erin, Isparta Milletvekili Hasan Basri Sönmez, Burdur Milletvekilleri Prof. Dr. Adem Korkmaz ve Mustafa Oğuz, SDÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Saltan, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Çatal, Belediye Başkan Yardımcısı Uğur Büyükçulcu, Demirel Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Nihan Demirel Atasagun, Süleyman Demirel Üniversitesi’nin eski rektörleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Kutlama programında konuşan Vali Erin, kuruluşundan bu yana geçen 32 yıllık süreçte SDÜ’nün adını Türkiye’de ve uluslararası alanda duyuran tüm akademik kadro, idareci ve yöneticilere teşekkürlerini iletti.

“Vali olarak burada bulunmaktan da büyük bir onur duyuyorum.”

Vali Erin, “Bizlerin yetişmesinde büyük emekleri olan ve geleceğin büyük Türkiye’sinin inşasında koyacakları harcın çok büyük değeri olan hocalarımızı buradan bir kez daha saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Tabii üniversitemizin isminin ilham kaynağı ve kuruluşunda da yine o büyük devlet adamı vizyonuyla emekleri olan merhum 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’i rahmetle ve şükranla anıyorum. 32 yıl boyunca üniversitemizin Türkiye'deki akademik çevrede ve uluslararası alanda isminden söz ettiren bir üniversiteye dönüşmesinde emeği olan bütün hocalarımıza, akademik kadroya, idarecilere, yöneticilere de buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Üniversitemizin kuruluşundan bu yana önemli bir mesafe katettiğini, önemli ulusal ve uluslararası başarılara imza attığını müşahede etmekten, Isparta’ya yeni atanan bir vali olarak burada bulunmaktan da büyük bir onur duyuyorum.

Geldiğimiz Seviye Yeterli Değil

Ancak geldiğimiz seviyenin kesinlikle yeterli olmadığını da ifade etmek ve bu konudaki düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz tarihe yön veren şerefli, onurlu, cihanşümul imparatorluklara imza atan büyük bir milletin varisleri ve evlatlarıyız. Ekonomik, sosyal kalkınmışlık ve zamanın teknolojik seviyesinin çok ötelerini yakalamış; ilimde, fende, teknolojide bilimin her alanında dünyaya yön vermiş ve tarihin akışını değiştirmiş büyük bir milletin evlatlarıyız. Bu anlamda da dünyaya şekil veren eğitim merkezlerini de binlerce yıl öncesinden kurmuş ve medeniyetlerin beşiği olarak kabul ettiğimiz Mezopotamya'nın ortasında Anadolu'nun en kadim en asil, en başarılı, en çalışkan, en onurlu ecdadının torunlarıyız, evlatlarıyız.

“Cabir Hayyam'dan Sabit bin Kurra'ya, El Cezeri'den, İbn-i Sina'ya Farabi'ye”

Bakın, binlerce yıl önce, benim de doğduğum topraklarda, Mardin'in Nusaybin ilçesinde, dünyanın ilk üniversitelerinden biri kuruldu. 600-700 yıl önce bu üniversite, pozitif bilimler ve dini ilimlerin öğretildiği bir ilim yuvasıydı. Yine Şanlıurfa'da, Harran'da kurulan üniversite, İslam dünyasının ilk üniversitesi olarak kabul edilir. Burada yetişen ve ders veren bilim insanları, yalnızca bu toprakların değil, tüm insanlığın ortak değerlerine katkı sundu, geliştirdikleri teoriler, insanlara ilham kaynağı oldu. Cabir Hayyam'dan Sabit bin Kurra'ya, El Cezeri'den, İbn-i Sina'ya Farabi'ye kadar pek çok bilim insanı bu topraklardan çıktı. Sosyolojinin babası, tıbbın babası, astronominin babası, hatta bilgisayar mühendisliği yapabilen bilim insanları hep bu toprakların evlatlarıydı.

“İnsanlık adalete susamış vaziyette bir çare bir çözüm arıyor.”

Bilgiye hakim olmanız, insanlığın ortak değerlerine katkıda bulunmanız, güçlü olmanız demektir. Bilim ve teknolojiye sahip olanlar dünyaya hakimdir. Öyle değil mi ki? Aslında insanlığın karşılaştığı krizleri aşmak için insanlık camiasının kurduğu ve yüzlerce ülkenin üye olduğu Birleşmiş Milletler ’de sadece 5 ülkenin dediği oluyor. İstediğiniz kadar bağırın çağırın. Hemen yanı başımızda yaşanan soykırım, on binlerce çocuğu, mazlumu, masum insanı katleden; hala günümüzde de insanlığın ortak değerlerini temsil ettiğini iddia eden terörist İsrail’in ve onun arkasındaki en büyük destekçisi ve güç kaynağı olan Amerika Birleşik Devletleri’nin insanlık medeniyetine sunabileceği bir tane değer kaldı mı? İnsanlık adalete susamış vaziyette bir çare bir çözüm arıyor.

“Hep mazlum milletlere ilham kaynağı olduk”

Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon ve onun takipçileri olarak bizlerin ifade ettiklerine bazen: ‘Siz kendi ülkenize bakın, ekonominize bakın, teknolojimize bakın. Dünya milletlerinin ve diğer İslam devletlerinin emniyetinden size ne’ eleştirilerine de maruz kaldığımız oluyor. Şunu da çok net ifade etmen lazım ki: Biz Osmanlı, Selçuklu ve sonrasında da Cumhuriyet döneminde de hep mazlum milletlere ilham kaynağı olduk. Bugün de yeryüzünde ve hemen yanı başımızda devam eden bütün bu haksızlıkların sona ermesini sağlayacak ve bu vazifeyi zorunlu olarak da olsa üstlenecek milletin bu necip millet olduğuna inanıyoruz. Bunun için evet güçlü olmalıyız. Bunun için üniversitelerimizin, akademik sıralamalarda ilk beşte veya ilk üçte yer alabilmesi gerekiyor. Örneğin, Harvard, Oxford ve Cambridge gibi birçok prestijli üniversite ile rekabet edilebilir olmamız gerekiyor. Eğitim ve öğretim problemini adam gibi halledemediğimiz sürece, yoluna koyamadığımız sürece, gelişmemiz mümkün olamaz. Zamanın gerektirdiği bütün bilimi, fenni dünyanın dört bir yanını dolaşmak suretiyle bu topraklara getiren bizi biz yapan değerlerle donanmış bir nesil ve eğitim sistemini bu memlekette inşa etmemiz lazım. Aşağılık kompleksinden uzak Avrupa’nın ekonomik gelişimi ve sermayesi karşısında boynu bükük olmayan, dimdik karşısında durabilen ama bunun için de kendini yetiştirmeye bütün zamanını adamış, öz güveni yüksek, sürekli okuyan, sorgulayan bilgiyi ezberleyen değil yeni bilgi üreten mevcut bilginin üzerine de yenisini katan bir gençliğe de eğitim öğretim sistemine ihtiyacımız var. Bu milletin evlatlarının; Amerikalının, Londralının, Fransızın yazdığı yazılımdan çok daha iyisini yazabilecek kabiliyeti var, geçmişi var, birikimi var. Biz bu ülkelerin bize dayattığı silahlarla ve bize dayattıkları imkanlarla yetinirsek yok oluruz.

“Üniversitelerimizle iş birliği yapacağız”

Üniversitelerimiz bu anlamda en büyük rolü üstlenecek. Bu anlayışla yeni gençliği yetiştirecek ve bu vizyonu gençlerimize katacak ve onu bu çerçevede hazırlayacak en büyük, en önemli kurumlarımız elbette ki üniversitelerimiz. Yerel yönetimlerimizle, seçilmiş çok kıymetli milletvekillerimizle, meslek kuruluşlarımızla üniversitelerimizle iş birliği yapacağız, tecrübelerimizi paylaşacağız. Üniversitelerimiz bize rehberlik edecek, her çalışmada ve her işte. Isparta’mızın yaşam kalitesi itibariyle çok şükür Türkiye’nin en iyi illerimizden bir tanesi ama daha iyi olmalı, daha iyi noktalara gelebilecek potansiyele sahip bir şehirde yaşıyoruz. Daha çok çalışarak, daha çok iş birliği içerisinde hareket ederek şehrin ekonomik ve sosyal kalkınmasında, sanayisinin, tarımının geliştirilmesinde üniversitelerimizi mutlak surette var olmasını arzu ediyoruz” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından üniversitenin gelişmesine katkı sunan isimlere teşekkür belgeleri takdim edildi.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.